23 Ocak 2010 Cumartesi

ULUSLARARASI SANAT ELEŞTİRMENLERİ DERNEĞİ TÜRKİYE ŞUBESİ TARİHÇESİ VE 2003 YILINDAKİ YENİDEN YAPILANMA SONRASI FAALİYET ÖZETİ

Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği (Association Internationale des Arts Critiqués), 1949 yılında Unesco tarafından Paris'te kurulan ve 54 ülkede faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşudur. AICA, Türkiye’deki ilk şubesini 1953 yılında açmış ve 1954 yılında 6. Uluslararası Aica kongresi İstanbul’da düzenlenmiştir Kongre, Yapı ve Kredi Bankası’nın 1954 yılının Eylül ayında düzenlendiği “İstihsal” konulu resim yarışmasına denk düşürülmüş ve yarışmanın jüri üyeleri olarak Herbert Read, Lionello Venturi gibi uluslararası Aica üyeleri davet edilmiştir. Birinciliği İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi dışından bir sanatçının, Aliye Berger’in kazandığı bu yarışma, Türkiye sanat ortamında çok konuşulmuş, Aica da bir anlamda bu yarışma sayesinde Türkiye sanat ortamının gündemine oturmuştur.

Aica, 1970’li yıllarda Adnan Turani’nin yayın yönetmenliğini ve Bedrettin Cömert’in de genel sekreterliğini yaptığı “Sanat-Edebiyat” adlı üç ayda bir yayımlanan bir araştırma dergisi yayımlamaya başlamış ancak bunu sadece dört sayı sürdürebilmiştir. 1950’li yıllarda Sanat Tenkitçileri Cemiyeti, 1970’li yıllarda da Sanat Eleştirmenleri Derneği (SED) olarak anılan Aica Türkiye, 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında, tüm dernekler gibi kendini feshetmek zorunda kalmıştır.

1983 yılında 2909 sayılı yeni dernekler yasasının yürürlüğe girmesi sonrasında, Aica Türkiye’nin yeniden kurulması gündeme geldiyse de, derneğin kuruluşu uzun süre gerçekleşememiştir. Bunda daha önceki dönemlerde derneğe emek vermiş olan Suut Kemal Yetkin, Bedrettin Cömert, Arif Kaptan, Nurullah Berk, Cemal Tollu gibi isimlerin birbiri ardına vefat etmesinin de payı vardır. Yaklaşık on yıllık bir gecikme sonrasında, 1992 yılının Mart ayında Adnan Turani’nin başkanlığında yeniden faaliyete geçen Aica Türkiye’ye bu dönemde Günsel Renda, Kaya Özsezgin, Sezer Tansuğ ve Halil Akdeniz üye olarak kabul edilmiştir. Derneğin bu dönemde bilinen ilk ve tek faaliyeti 1993 yılında düzenlediği
“Sanat Tarihi ve Eleştirisinde Kırk Yıl” başlıklı etkinlik olmuştur.

1990’ların sonlarına doğru, herhangi bir faaliyette bulunmadıkları için Paris’teki merkez tarafından uykuya yatırılan Aica Türkiye, 2003 yılında yeniden canlandırılmıştır. İstanbul Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü tebliğ belgesiyle, 6 Ekim 2003 tarihinde, 34-115/183 kütük numarasıyla kurulan Aica Türkiye’nin başkanlığını Beral Madra üstlenmiş ve derneğin diğer kurucu üyeleri de Prof. Dr. Ali Akay, Serhan Ada, Ahu Antmen, Evrim Altuğ, Esra Aliçavuşoğlu Levent Çalıkoğlu, Haşim Nur Gürel, Cem Erciyes, Burçak Madran olmuştur. 20.yüzyıl ve günümüzü kapsayan sanat tarihi, kültür-sanat üretimi ve etkinlikleri alanlarında çalışan eleştirmen, küratör, sanat uzmanı/danışmanı, sanat ve kültür yayıncısı ve editörü, sanat ve kültür programcısı, belgesel film yapımcısı gibi meslekleri çatısı altında toplamayı amaçlayan Aica Türkiye, Türkiye’de, kültür sanayii sürecindeki gelişmeler bağlamında ve üniversitelerde sanat ve kültür yöneticisi, eleştirmen, sergi yapımcısı yetiştiren bölümlerin açılmasıyla, söz konusu mesleklerin ilkelerinin belirlenmesi, yasalar karşısındaki haklarının korunması ve uluslararası açılım kazanması gibi işlevleri, tüzüğünde belirtilen ilkelerle yürütme kararı almıştır. Aica Türkiye, daha kuruluş aşamasında, 19-21 Eylül 2003 tarihlerinde, 8. Uluslararası İstanbul Bienali çerçevesinde, “AB’nin Doğusunda Sanat Eleştirisi ve Küratörlük” üstüne uluslararası bir çalıştay ve açıkoturum düzenlemiştir. Avrupa Kültür Vakfı (Amsterdam) fonuyla, Uluslararası AICA Bürosu (Paris), Uluslararası Manifesta Vakfı, Avrupa Kültür Derneği, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Borusan Kültür ve Sanat Merkezi, Bir Kültür Sanat Merkezi işbirliğiyle ve Eczacıbaşı Holding, Om Yayınevi, Beyoğlu Belediyesi katkılarıyla gerçekleştirilen bu etkinlik, 8. Uluslararası İstanbul Bienali’ne eleştirel ve kuramsal bir katkı sağlamayı amaçlarken, uluslararası iletişim ağı ve işbirliğindeki güncel uygulamalar, işbirliği araçları, parasal fon olanakları, küratörlüğün bağımsızlığı ve günümüz bienal sistemi ile bölgedeki küratörlük altyapısı içinde bir model olarak İstanbul Bienali’ni tartışmaya açmıştır.

Açıkoturuma eklemlenen Çalıştay, Avrupa Birliği'nin doğusundaki bölgelerdeki küratörlük, sanat eleştirmenliği ve sanat yayıncılığı yapan genç profesyonellere yeni gelişmeleri öğrenme ve bilgilenme olanağı vermeyi hedeflemiştir. Söz konusu etkinliğin kitabı da Mayıs 2004’te yayımlanmıştır. 2004 yılındaki ilk genel kurulunda Emre Baykal, Fulya Erdemci, Ayşe Orhun Gültekin, Ömer Faruk Şerifoğlu, Zeynep İnankur, Ahmet Kamil Gören, Hami Çağdaş, Deniz Ünsal, Burcu Pelvanoğlu, Ayşegül Güçhan, Uşun Tükel, Ayşegül Sönmez, Başak Şenova’nın da üyeliğe kabul edildiği Aica Türkiye, 2004 yılından bu yana genişlemektedir.

8 Mayıs 2004 tarihinde, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Oditoryumu’nda “AB’ye Giriş Sürecinde Düşte Düşüncede ve Günlük Yaşamda Değişimler” başlıklı bir konferans düzenleyen Aica Türkiye, 8 Aralık 2004 tarihinde de aynı mekânda, Aica Türkiye’nin 50. yılı dolayısıyla bir toplantı ve ödül töreni düzenlemiştir. 1954 kongresine tanık olan Eski Aica Üyesi Bülent Ecevit’in, Maçka Sanat Galerisi yöneticisi Rabia Çapa’nın, Zeynep İnankur’un, Enis Batur’un ve Uluslararası Aica Başkanı Henry Meyric Hughes’ün katıldığı ödül töreninde Sarkis’e Onur Sanatçısı ödülü ve Füsun Onur’a da Katalog Ödülü verilmiştir.

Aica Türkiye, 16 Eylül 2005 tarihinde, 9. Uluslararası İstanbul Bienali çerçevesinde Santralistanbul’da AICA International- AICA Türkiye Buluşması düzenlemiş ve bu kapsamda “Bienal Sistemi Dışındaki Alternatif Kültür Merkezleri”ni tartışmaya açmıştır.

2006 yılında Pera Müzesi ile bir anlaşma imzalayan Aica Türkiye, Pera Müzesi’nde “KÜRESEL ARZULAR: Çağdaş Sanat ve Kültürün Küreselleşmesi” başlıklı konferans dizileri düzenlemiştir. Bu konferans dizileri kapsamında 18 Nisan 2006’da Prof. Jean-Marc Poinsot (Sanat Tarihi Ulusal Enstitüsü/INHA, Paris. İnceleme ve Araştırma Bölümü Başkanı, Sanat Tarihi Profesörü ve Çağdaş Sanat Uzmanı), “Küresel Ortamda Ulusal Bir Sanat Tarihi Enstitüsü Kurma Deneyimi: Gereklilikler, Olanaklar, Sorular, Sınırlar” başlıklı; 6 Haziran 2006’da Dr. Edit András (Budapeşte, Macaristan Bilimler Akademisi Sanat Tarihi Araştırmaları Enstitüsü), “Doğu Avrupa ve Balkanlar’da Çağdaş Sanat Ortamı” başlıklı; 27 Ocak 2007’de Slyvia Naef (Cenevre Üniversitesi), “Küreselleşmenin Arap Ortadoğusu’nda Sanat Üretimine Etkisi ve Arap Dünyasında Çağdaş Kültürün Yapılanması” başlıklı; 10 Şubat 2007’de Marie Luise Syring (Kunst Palast Dusseldorf Kültürel Gelişim Bölümü Başkanı ve Aica Almanya Bölgesi Genel Sekreteri), “Günümüzde Politik Sanat” başlıklı; 9 Mart 2007’de Els Van Der Plas (Prens Claus Vakfı), “Sanatta “Gerçek” Uluslararası İlişkiler” başlıklı ve 21 Nisan 2007’de de Katerina Koskina(Kostapoulos Vakfı), “Son 10 Yılda Yunan Çağdaş Görsel Sanatlarında Süregelen Değişimin Perde Arkası” başlıklı konuşmayı yapmıştır.

2007 yılında İstanbul Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü (IFEA) ile işbirliği yaparak , Burcu Pelvanoğlu'nun koordinatörlüğünde “2010: Avrupa Kültür Başkenti İstanbul” başlıklı tartışma dizileri düzenlemeye başlayan Aica Türkiye, bu bağlamda “Çağdaş Sanatta Mesenlik”, “2010’a Doğru İstanbul’da Müzecilik ve Koleksiyon Gelişimi”, “İstanbul Bienalleri”, “İstanbul’da Kentsel Dönüşüm ve Kamusal Alanın Yeniden Tanımı”, “Cinsiyet ve Sanat” başlıklı uluslararası katılımlı atölye çalışmaları gerçekleştirmiştir. IFEA ile olan işbirliğini 2010 yılına kadar sürdürmeyi planlayan Aica Türkiye, 2007 yılında, 10. Uluslararası İstanbul Bienali paralel etkinliği olarak “Şimdiki Zaman Geçmiş Zaman” sergisi ve sempozyumu için İstanbul Modern Sanat Müzesi ile işbirliği yapmış ve aynı yıl Contemporary İstanbul sanat fuarında da bir açıkoturum düzenlemiştir.

2009-2010 sezonunun faaliyet planları arasında, 2007'den bu yana Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü (IFEA) ve Akbank Sanat'ın katkılarıyla sürdürmekte olduğumuz “2010: Avrupa Kültür Başkenti İstanbul” başlıklı atölye dizilerine devam etmek ve 2010 yılının sonlarına doğru Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği'nin tüm dünyadaki Aica üyelerinin katılacağı yıllık kongresini İstanbul'da gerçekleştirmek yer almaktadır. “2010: Avrupa Kültür Başkenti İstanbul” başlıklı atölye dizilerinde bugüne kadar “Çağdaş Sanatta Mesenlik”, “İstanbul'da Müzecilik ve Koleksiyon Gelişimi”, “İstanbul Bienalleri”, “İstanbul'da Kentsel Dönüşüm/Kamusal Alanın Yeniden Tanımı”, “Cinsiyet ve Sanat” başlıklı atölyeler yapılmış; bazılarında uluslararası katılımın da olduğu bu atölyeleri sanat dünyasından 150-200 kişi takip etmiştir. Atölyelerin sonunucusunun “Sanatın Kitle Kültürü ile Buluşması” olması planlanmış ve Aralık ayının ilk haftası yapılması düşünülen Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği'nin tüm dünyadaki Aica üyelerinin katılacağı yıllık kongresinde bu atölyelerin değerlendirilmesi de planlanmaktadır.

22 yorum:

Adsız dedi ki...

Sayın Eleştirmenler
Mademki yeni uluslarası soluksunuz bu yolda genç önderlere gereğiniz olacak. Çeşitli, yetkin eserleri bilinen çevrenize incelemelere sunulan Değer İskender adlı şahsın eserlerinden parçalara pasajlara görüşlerine ve açmak istediği uluslar arası tartışmalara da yer vererek gelişmenizi dileriz. Başarılar.

Adsız dedi ki...

Dear Young Criticers
İf you prepare the reclam pages for every book of Değer İskender İ'Valor Alexander'as english for international scenes; it can be better for a lot of things and future. I believe that you can supply, succes, support.

Adsız dedi ki...

Sayın Eski Dostlar;
Değer İskender adlı bir vakitler sizlerin de arkadaşınız olup kaybolup eserleri tamamlayanşahsın Metis, Boğaziçi Üniversitesi,Fen liseliler Derneği, Verso,Olimpiyat Komitesi, gibi yerlere bıraktığı kitapların zevkli, renkli tanıtımları;sizleri de sanırız açacak, geliştirecek ve usta hocanın işlerinin sayesinde karınıza kazanç katmış olarak bu işini başarabilirsiniz. İskender Savaşır, Ümit Kıvanç gibi bazı arkadaşlara not bırakılmıştı, sanırız eleştiri ve tanıtımlarınızda da klasik sol sütunda yazılarınız sağ sütunda eserleri yer alırsa bizi de sevindirirsiniz. en azından sizler çevreyi ve ortalığı uyararak fazla dağıtmadan ve seviyesiyle harekete geçirebilir misiniz?

Değer İskender dedi ki...

Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği; mademki kurulmuş, kültürel tarihsel bakış açıları kontrol edilmeli. Akla önce uluslararası konumda eserlerin karşılaşmaları ve yarışmaları geliyor. Derneğinizin derekenarında, dergah gibi kurularak; beyin beyninin beğenmesi, elleyip eleyip iliştirmesi sınaisellikle ululanmalıdır.
Uluslararasılıkta farklı el yaban diller; bölgesel yem-ek test kültüyle denenebilir.
Özellikle birçok komşu ülkeler arasındaki lehçe farklılıklarının nedenleri biraz farklı işlevsel üretim biçimlerindendir. Bir ülkedeki baş yapıt, diğerinde kültür, ötekisinde ise zanaat sayılabilir. Önce benzer ülkelerin vatandaşları hepsi bulgur, mercimek, pirinç sonuçta pilav ve sosis, salam, sucuk ile tuz, biber, ekşi ile farklı salatalar yer. Sonuçta kimyon, karabiber tüketiminiz ne kadardır ve tatlıda, turşuda da nasıl kullanırsınız? Bunun asal, baz göstergesi üç boyutlu olarak mimaride gözlemlenir. Misafir umduğunu değil bulduğunu yer ve önce iğneği kendinize ve daha sonra çuvaldızı başkasına batırın. Farz edelim helikopter ile bu ülkelerin dış görünüm güzellikleri gösterildi. Örneğin Türkiye diğer kuzey Akdeniz ülkeleri arasında yarışacak kadar yeterli sayılabilir mi?
Hatta diğer sorun; klasman (alt-üst sınıfta olmak); kategori (alt-üst katmanda bulunmak); qualifikasyonluk (birinci, ikinci, üçüncü kalite olmak) yada lig gibi kategoriler kalmalı mıdır yoksa herkese ve herşeye yer verilip her hangi bir hata, yanlışlık düzeltilmeden sosyal ilişkilere devam edilmeli midir? Tüm başarısız talebeleri ödüllendirip; cahil, çirkin, gerici, görgüsüzleri eleştirenlere yer vermeyen 'yeni dünya düzenine göre'; aşırı yarışlar; rasizmi ortadan kaldırabilir.
Değer İskender

Adsız dedi ki...

Uluslararası Sanat Kültür Medya Eleştirmenlerinin, otoritelerinin bilgilerine çevrilerek ilgili kuruluş ve makamlara, kamuoyuna tartışılmak üzere iletilmelidir:

Sayın Hıfzı Topuz;İlad Başkanlığına

Eğer gerçekten yaşıyorsanız size kaydederek; 12 Eylül öncesi renkli televizyon kanalları; Türk reklam filmleri; festivallerini çekirdek olarak hazırlamış sinematek grubu kurucusu proje mühendisi olarak yazıyorum:
O zamanlar sanayileşen, göç eden ülkenin haklı sorumluları olarak doğru hesaplar yapan etik layıklar olunuz. Takdir edersiniz ki aydının 24 saatlik tüketimi, kapasitesi bellidir. Yeni TV. kanalları, yayınevleri, iletişim fakülteleri, üniversiteler, video- walkmen- bilgisayar- uçak vb. fabrikaları kuruluyorken sizler sinemayı opera benzeri bir sanat haline getirmeliydiniz. Her yere iletişim fakültesi değil belki Ankara yanında Diyarbakır'a iletişim enstitüsü yetmeliydi. Reklamcı beyniyle gelişen bir ülke olarak görgüsüz Türkiye daha fazla kötü örnek olmamalıydı. Dünya tarihinde buraya dek elemelerle, evrimle layıklıkla gelindi; her sıradan seyirci-okur; star- yönetmen- yazar yapılmaz. Her kötü karikatür esprisi Unesco projesi olarak kabul edilmez. Her kadın; ardında benzerleri sakat, zenci, cahil geriler,tecrübesiz harika çocuklar olduğu ve onlara iş verdiği için iş hayatında çalışamaz. Otomasyona girilirken iş yoksa yoktur,kuruşun değeri olur. Her yeniliği; 'formalizm' tanımına, terimine uygunluğu ile kontrol ettiriniz.
Medyumların kullanım yerleri, ayarları, oranları belirlidir; hepsine birden yer verilemez.
Fazladan çirkin görüntülere, gürültüye para, resmiyet verilmez.
Savunduklarınızın gerçekleşimleri; BM. genelinde dünya savaşlarını gerektirir. Sizin savunduğunuz tezlerin sonuçlarında uyarılarıma rağmen komünikasyonel komünizm ile sosyalist spor oldu; herkesin isteğine yer verilir iken spor karşılaşmaları ise, farklı kıta orijinli cinsel ilişkilerin ürünleri yeni- yoz metropoller olarak sonuçlarını verdi.

Değer İskender; proje mühendisi "Bu metni aynen hep yayınlayınız".
"Sonra gelip benden özür dileyin"

Valor Alexander dedi ki...

THE COURSIAL COURTEASY OF CRITISISM 1:
The thesies of ‘esthetic expessionist formalism’; is the best indication presantation significant of contrable and culturelly desciptable, autantic, enviromental formulation of forms and tissiues and matterials as subjective substances at that visionel, artistic, plastic World. That is also one another critical article. The traditional, tretmental realities can be reportal resumes by forumal, formulaire, formalist, definitive, descriptive, discoursial, expressions. The request, vil, wish, order, question or suggestion sentences must be completed and determinated by the places and time indications and must be meaningfull for to be understanding at the continuities of the dialogs for realisations of the actual life works. The all the things must be done as at their own adjusts, elements, rates, melange mixtures and at their own places and times.
The criterial critics are which are culturel; nearly official communicative complex complainments at continueouities of the controls from falses, mistakes, spoilts, wrongless relatively to ideas of ideals as factoriel momentum stones for the comparations. There are always factoriel fonctional formationel formats, statistical standarts and they must be suited to these. The life is preparation repetations but ıt must not be in copism, imitations, mentoring at most important and origal novelities.
The critics are always necessities for continouities of the same repetitions or being better at avancement especially at the same conditions of the same environs as situations for the poses of roles of actual life practices. The other similair premiere examples and founder lieders are used as model at that life styles. The maquets or the games of these are also used as officially teaching to children before at statistical stiuations of states as usual usefulls.
The twices or parners of accampanies are useful for warns at controls of the works and acts of their relations. The other best friends of the persons are always historical and enviromental work experiments at the interested related subjects. One women usually warn from their house as fixed center her husband who was at world work words if they they have not much children to look or secretaire.
The cause of countable costas are accousable costs. Their courses by their courts and courtesy can be better than schools of the men for very works sometimes. The cannels connans are like Canan Canons. The capasitel capable accords of accourancies are couplable. The cordeleances can be correleances of cosmic cosmetics coses.
They hide the secret sectoral secters as sec. It can be found the declencheurs or notebook at their large bags for passages of business life.
The mirrors and their secretacion responsable sectoral secretaires are used at last century for conditionel, connected control of behaviours and coutumal costums of businessmen for previsional prevent of their general empty falses with their daily programs and randevous. They success to actoral memory of the same, similaire evedents and things by the mirrors. The gradianal criters can be gard, egard, regard by their carismatic chartes.
The strange that they have not enought criticalisation rights at some abroadal board groups still as style.
Valor Alexander; project engineer

Valor Alexander dedi ki...

THE COURSIAL COURTEASY OF CRITISISM 1:
The thesies of ‘esthetic expessionist formalism’; is the best indication presantation significant of contrable and culturelly desciptable, autantic, enviromental formulation of forms and tissiues and matterials as subjective substances at that visionel, artistic, plastic World. That is also one another critical article. The traditional, tretmental realities can be reportal resumes by forumal, formulaire, formalist, definitive, descriptive, discoursial, expressions. The request, vil, wish, order, question or suggestion sentences must be completed and determinated by the places and time indications and must be meaningfull for to be understanding at the continuities of the dialogs for realisations of the actual life works. The all the things must be done as at their own adjusts, elements, rates, melange mixtures and at their own places and times.
The criterial critics are which are culturel; nearly official communicative complex complainments at continueouities of the controls from falses, mistakes, spoilts, wrongless relatively to ideas of ideals as factoriel momentum stones for the comparations. There are always factoriel fonctional formationel formats, statistical standarts and they must be suited to these. The life is preparation repetations but ıt must not be in copism, imitations, mentoring at most important and origal novelities.
The critics are always necessities for continouities of the same repetitions or being better at avancement especially at the same conditions of the same environs as situations for the poses of roles of actual life practices. The other similair premiere examples and founder lieders are used as model at that life styles. The maquets or the games of these are also used as officially teaching to children before at statistical stiuations of states as usual usefulls.
The twices or parners of accampanies are useful for warns at controls of the works and acts of their relations. The other best friends of the persons are always historical and enviromental work experiments at the interested related subjects. One women usually warn from their house as fixed center her husband who was at world work words if they they have not much children to look or secretaire.
The cause of countable costas are accousable costs. Their courses by their courts and courtesy can be better than schools of the men for very works sometimes. The cannels connans are like Canan Canons. The capasitel capable accords of accourancies are couplable. The cordeleances can be correleances of cosmic cosmetics coses.
They hide the secret sectoral secters as sec. It can be found the declencheurs or notebook at their large bags for passages of business life.
The mirrors and their secretacion responsable sectoral secretaires are used at last century for conditionel, connected control of behaviours and coutumal costums of businessmen for previsional prevent of their general empty falses with their daily programs and randevous. They success to actoral memory of the same, similaire evedents and things by the mirrors. The gradianal criters can be gard, egard, regard by their carismatic chartes.
The strange that they have not enought criticalisation rights at some abroadal board groups still as style.
Valor Alexander; project engineer

Valor Alexander dedi ki...

THE COURSIAL COURTEASY OF CRITISISM 2:
The women usually must not be in crises or most critical places, positions like at debates, dedicatiues, dialogues, discussions, fights, for not to their critisations. Their coursial courtesy are not enought at every conditional cures. The crystalised crises like one first frustration ‘castration complexity’make them crismatic, carismatic. Perhaps the christianism was one conditionel sophisticatione and crisanteme was the symbole of critical crises groups. If the women work at normal business life they must pretend to more enormous bodies of men for heavy weights, as wearing pantalones for behavoır easyly and do all motions, with short hair cuts to not accept the insettos and nearly without make-up for difficulties of the works at outsides. They have generally a few alternative bags or botes and accept boy instead of girl children and interest with the boys as traditionally for the future of the enviromental life. The situation are like using the gloves during the difficult cookings at the kathering kitchens such as at the chimical labratoiries or the cigarettes smokings at some duster industrial businesses or smokine simulates at similaire suitance.
Their jobs, jup dressing can be criticed by men because of their that easyly suitances to sexual relations that is one story of historical memory. As advance avance, ıt must not have been forgetten that mini jups are punishments for the lazy poors. The flyable filets of arranchgelos are always one teach for them. And they remember, teach the vulgar animals to children by their long ongles and some face make-ups, hair forms or wearing the fuirs by countable conceptions and sophistications too.
The women and men are conditionally connextional and contradictionaire at the comparations in communicative controlasations. The women faces are most important part of their specialities like at all main humain identifications. The young boys or young girls can be mixed generally by their long hairs or short hairs and dressing, wearing, awering sytils as example.
The effects and effors of effeminities are falses for foncional forces. The family feminals can learn the famouses, fanatics, fantasties for finally finely formulates of fonctions. The women must warn, wonder to win. The women; phylologically must be with men for like to fly. The girls with the names of ‘Carrolls; Caroline; Charles’ such as gifts as grill can be called or guerisined by guerillas at the beginning of the life even. The examples can be in acroisments.
This articles is one semyplogic entrance like the other ‘style and still’ which has not include or about the elimination, evulotionel parts as historical critics. There are other factoriels like be admired, like, love, relating, interests, foreigned, allinating; by chosing, prefering, electing, selecting activities; due to some criters. The other experimemts can be test at international critical transportal translating transities as transferres.
Valor Alexander; project engineer

Valor Alexander dedi ki...

THE COURSIAL COURTEASY OF CRITISISM 2:
The women usually must not be in crises or most critical places, positions like at debates, dedicatiues, dialogues, discussions, fights, for not to their critisations. Their coursial courtesy are not enought at every conditional cures. The crystalised crises like one first frustration ‘castration complexity’make them crismatic, carismatic. Perhaps the christianism was one conditionel sophisticatione and crisanteme was the symbole of critical crises groups. If the women work at normal business life they must pretend to more enormous bodies of men for heavy weights, as wearing pantalones for behavoır easyly and do all motions, with short hair cuts to not accept the insettos and nearly without make-up for difficulties of the works at outsides. They have generally a few alternative bags or botes and accept boy instead of girl children and interest with the boys as traditionally for the future of the enviromental life. The situation are like using the gloves during the difficult cookings at the kathering kitchens such as at the chimical labratoiries or the cigarettes smokings at some duster industrial businesses or smokine simulates at similaire suitance.
Their jobs, jup dressing can be criticed by men because of their that easyly suitances to sexual relations that is one story of historical memory. As advance avance, ıt must not have been forgetten that mini jups are punishments for the lazy poors. The flyable filets of arranchgelos are always one teach for them. And they remember, teach the vulgar animals to children by their long ongles and some face make-ups, hair forms or wearing the fuirs by countable conceptions and sophistications too.
The women and men are conditionally connextional and contradictionaire at the comparations in communicative controlasations. The women faces are most important part of their specialities like at all main humain identifications. The young boys or young girls can be mixed generally by their long hairs or short hairs and dressing, wearing, awering sytils as example.
The effects and effors of effeminities are falses for foncional forces. The family feminals can learn the famouses, fanatics, fantasties for finally finely formulates of fonctions. The women must warn, wonder to win. The women; phylologically must be with men for like to fly. The girls with the names of ‘Carrolls; Caroline; Charles’ such as gifts as grill can be called or guerisined by guerillas at the beginning of the life even. The examples can be in acroisments.
This articles is one semyplogic entrance like the other ‘style and still’ which has not include or about the elimination, evulotionel parts as historical critics. There are other factoriels like be admired, like, love, relating, interests, foreigned, allinating; by chosing, prefering, electing, selecting activities; due to some criters. The other experimemts can be test at international critical transportal translating transities as transferres.
Valor Alexander; project engineer

Değer İskender dedi ki...

Sayın AICA:
Devlet ‘state’; stadsal, stoksal, istatistikleri de isteksel, istikhaki‘estetik göstergelerdir’. Bu yazıdan amacım uluslar arası eleştirmenlerin olanları eleştireceklerine önceden bilgi birikimsel uyarılarıyla bazı çirkin felaketleri önleyebilmeleri vb. içindir.
Bilindiği gibi olayların dolayısıyla haberlerin azaldığı, dünyanın festivaller ile üniversiteleştirildiği geçilen aylarda; Mısır ülkesinde bir genç kızın cep telefonundaki bazı mesajların toplanmasıyla yavaşça başlayıp çığ gibi büyüyen; hatalı olan bazı sansürlerin, baskıların kaldırılması ve daha fazla hak ve özgürlükler talepleri; oldukça yapay, sığ, kapsamı belirsiz hallerde ise suçu biraz kendimizde aramalıyız.
İnsan;acaba Kamçatka yarımadasında olsaydı; dünyayı yörüngesinden çıkartabilecek kadar etkili olabilen; Japonya’daki (Türk mühendis birçok arkadaşların da bulunduğunu öğrendiğim bölgede) nükleer santral patlamasının önceden haber alınıp bu haberin aslında böyle gelişmelerde her şeyin aşırısının zararlı olduğunu herkese iyice hatırlatmak için insan yapımı bilinçli bir protesto olabileceğini düşünüyor.
Hatırlayanlarınız vardır; 1990’lı yıllarda SIYAD kısa adıyla bilinen sinema yazarları derneğinin özellikle İstanbul festivalleri ve yeni kurulan Türk üniversiteleri yoğunlaşmalarıyla ilgili olarak bu gidişle 2000 yılından önce‘central
intelligent agency’ ve İtalyan entelektüelliği bu Türk reklamcı girişimcilerin kültürel gelişimlerinin sonucunda iflas edebileceğini ve aslında Asya ülkesi olduğu halde, Türkiye yeni askeri okullar açarak daha profesyonelleşir ise NATO. Avrupa kanadındaki toplam askeri güçleri geçebileceğini ve bunun da istatistiki-statik-estetik dengeleri bozabileceğini belirtmiştim. Japon başbakanın adının ‘Nato’ olması sizce rastlantıdan öte bir dünya tedbiri olamaz mı?
Estetik istatistiki başka olgular sonucunda; on yıllardır Akdeniz ve Üniversite oyunları düzenleyen belirli bir ülke olarak üç tarafı denizlerle çevrili havuzda şimdiye dek birkaç Avrupa madalyası kazanabilmiştir ve yaz ve kış oyunlarından oluşan olimpiyatların son örneği Erzurum Üniversite kış oyunlarını tek madalya ile kapatan ve dünyayı üniversiteye çevirmiş olan Türkiye; normal oranlarına ulaşmak için acaba daha ne kadar üniversite açmalıdır?
Yoksa Konya vilayetinin paralel uluslararası kültürel etkinlikler gereği Kenya, Kongo gibi illere de bölünmesi gibi saçma sapan estetik yenilikleri kimseler estetik gerekçelerle isteyemez.
Değer İskender (Valor Alexander)

Adsız dedi ki...

Sayın AICA:

Devlet ‘state’; stadsal, stoksal, istatistikleri de isteksel, istihkaksal,‘estetik göstergelerdir’. Bu yazıdan amacım uluslar arası eleştirmenlerin olanları eleştireceklerine önceden bilgi birikimsel uyarılarıyla bazı çirkin felaketleri de önleyebilmeleri vb. içindir.
Bilindiği gibi olayların dolayısıyla haberlerin azaldığı, dünyanın festivaller ile üniversiteleştirildiği geçilen aylarda; Mısır ülkesinde bir genç kızın cep telefonundaki bazı mesajların toplanmasıyla yavaşça başlayıp çığ gibi büyüyen; hatalı olan bazı sansürlerin, baskıların kaldırılması ve daha fazla hak ve özgürlükler talepleri; oldukça yapay, sığ, kapsamı belirsiz hallerde ise suçu biraz kendimizde aramalıyız.
İnsan; acaba Kamçatka yarımadasında olsaydı; dünyayı yörüngesinden çıkartabilecek kadar etkili olabilen; Japonya’daki (Türk mühendis birçok arkadaşların da bulunduğunu öğrendiğim bölgede) nükleer santral patlamasının önceden haber alınıp bu haberin aslında böyle gelişmelerde her şeyin aşırısının zararlı olduğunu herkese iyice hatırlatmak için insan yapımı bilinçli bir protesto olabileceğini düşünüyor.
Hatırlayanlarınız vardır; 1990’lı yıllarda SIYAD kısa adıyla bilinen sinema yazarları derneğinin özellikle İstanbul festivalleri ve yeni kurulan Türk üniversitelerinin yoğunlaşmalarıyla ilgili olarak bu gidişle 2000 senesinden önce ‘central intelligent agency’ ve İtalyan entelektüelliği bu Türk reklamcı girişimcilerin kültürel gelişimlerinin sonucunda iflas edebileceğini ve aslında Asya ülkesi olduğu halde, Türkiye yeni askeri okullar açarak daha profesyonelleşir ise NATO. Avrupa kanadındaki toplam askeri güçleri geçebileceğini ve bunun da istatistiki-statik-estetik dengeleri bozabileceğini belirtmiştim. Japon başbakanın adının ‘Nato’ olması sizce rastlantıdan öte bir dünya tedbiri olamaz mı?
Estetik istatistiki başka olguların sonucunda; on yıllardır Akdeniz ve Üniversite oyunları düzenleyen belirli bir ülke olarak üç tarafı denizlerle çevrili havuzda şimdiye dek birkaç Avrupa madalyası kazanabilmiştir ve yaz ve kış oyunlarından oluşan olimpiyatların son örneği Erzurum Üniversite kış oyunlarını tek madalya ile kapatan ve dünyayı üniversiteye çevirmiş olan Türkiye; normal oranlarına ulaşmak için acaba daha ne kadar üniversite açmalıdır?
Değer İskender (Valor Alexander
)

Adsız dedi ki...

Nominalizmin Sanatsal Sunumsal Visualitesi:
(üst yazıya ek olarak)

Strüktürel olarak Türkiye futbol liglerinde 'Diyarbakır, Adana, Erzurum' gibi doğal çevresi güzel fakat arabeski kötü anlamda üreten büyük kent futbol takımlarının iki yılda bir düşme hattında olması da görsel gösterge olarak ülkedeki çirkin dağılım dengesizliğini göstermesi estetik statüko literatürüne girebilir.
Yaşam biçimi; hayat tarzı olarak değişim; kabaca oyların sahipleri olan kırsal kesimin yüksek burjuva, asil seçkinlerin yaşam biçimlerinin bilinçlisinin olduğu üniversiteleri çokça kurarak ve layıklığı da kaldırarak; sınavsız sayılabilir halde istenilen fakülteye diploma, iş, maaş garantisi ile sanki bazı semtlerde kötü trafiğin ve gürültünün önlenmesi pahasına; tarihinde hiç benzeri görülmemiş kapsamıyla kampüslerde rektör yiyeni gibi yaşamayı seçmesi; plastik estetik yapıları da değiştirmiştir. Sunumda kırsal kesimin esmerleşip, çikolata, çiçek gibi hediyeleri kaptığı görülüyor. Türk kadınının kavga sporlarında dünya genelinde hakimiyeti de sanırım sürüyor.
Türkiye basket, voleybol ile spor merkezi de oldu. Ekranlar ve edinilen semiyoloji bilgisi; bize birçok yabancı ülke sporcusun bir,iki harf değişikliği ile adlarının aslında Türkçe, kendilerinin Türk olup olmadığını sorgulatıyor.
Sorgulamayı ileri götürenler; onların kısmen aslen terkettikleri topraklarına bağlı göçmenler olduğunu tahmin ediyor. Bunlar biraz da Finlandiya Turku'ya Türk türkücü; Benelüks Ülke'ye ülkücü; Endülüs'e dul ve ana okulu, Fas'a moruk(!),Tunus'a Zeynep Tunuslu, Cezayir'e Cezayirli'yi seçip göndermeyen; Almanları almayacağına alan hükümetlerin yarattıkları problemleri olabilir. Hasan Mezarcı ile Hasan Mermerci olmasa sizler iyice kimlik kaybedersiniz. Demekki Sungu çabalamasa gösteri olmaz; Ağaoğlu olmasa evinize Konur Ertop'u onur ile kabul edemezsiniz; Neslihan Yargıcı olmasa yargı ortadan kalkmak üzere!; ben adını soyadını değiştirmesem; bilgelik hiç egemen olmayacaktı!.
Plastik Sanatçılar olarak sizlerin sakızdan lastik aplik edebilen geçmiş grupların torunları olmanız gerekirdi. Plastik adıyla geçmiş sanatçılar, iş işem biçemleri için '(pilsel) bil astık, azdık' demek isterdi. Sakız adasını ve 'plazma' maddesini de anın. Yapısal olarak fark edilir ise; türlü malzemenin olduğu Anadolu; Asur, Azeri aşure aşırma kültünü anabilir ancak hali farklıdır. Bu; hamuru ağaların, beylerin çekiç güç ile yoğurup yorgun yorumları ile kanın unlanıp ağa beylerin kanun çalgısıyla tarihselleşmişti. İncelenirse medeniyeten çokşeyi ilk olarak üretebilmiş Anadolu; genç, yeni Türkiye Cumhuriyetinde her küçük fabrika ve önemli atölyenin parça materyallerine dek hazır paket hediye olarak hak edebilir görülmüştür. Renkli televizyona dek çöp ithal eden ülke olma özelliği de fark edildi. Son asırlarda Türklerin sosyal trafiklerinin,tuzaklarının, trüklerinin kötülüğüne rağmen triko ile hali idare edebildikleri tesbit edilebilir.
Ankara ve İstanbul arasındaki basınsal, müziki vd. farklılıkları karşılaştırmayı unutmamalı. Ayrıca temsillerin robotlar ile hatta yapılacak işler listelerinin verilmesiyle de gerçekleşebileceği üstünde sonuçsallıkla düşünülmeli. Kukla politikacılar olmuş mudur veya varsa da nasıl sonuçlar alınmıştır? Yada sadece, sadece kara çarşaflı kadın başlarından ibaret tabloları ile tanınan Nuri İyem gibi bir ressam ile Türk resim sanatının neredeyse çeyreği tanınmış ve tanıtılmış iken nasıl kısa süreçsel devrim ile dünyanın reklamcısı olabildiği üzerindeki ilimsel etütler sonuçlandırılmalı, öylece önce kendinizi sonra da gençlerinizi tarihi (akışı) elden kaybetmeden aydınlatıp açıklamalı ve sonra aynasallıklar ile artık unutturulan karşılaştırmaları kullanarak kontroller yapmalısınız.
Dünyanın diğer geniş bölgelerdeki gibi ülkelerinde elementlerin, meyvelerin bazılarının birinci, ikinci olarak bulunduğu Türk plastik sanatçılarının ihmal ederek dünyaya sunmadıkları bazı ürünsel sonuçların, insanlık sorumluluğu olduğunu burada hatırlatmalıyım.
Değer İskender

Adsız dedi ki...

Sayın AICA Yetkilileri;
Zannediyorum burada rahmetli veya artık çok yaşlanmış çok değerli eleştirmen büyüklerimin yerinde nitel bir ihtiyacı karşılıyorum.
O nedenle sizler; Başak Gürsoy'dan moda; İF'ten reklamcılık; Tuba'dan copyright-patent hatta Özgür Özkök'ten de gibi konularda ilginç mesajlarımı, notlarımı vb. de edinmelisiniz.
Onları itina ile 'Uluslararası Plastik Eleştiriler' gibi başlık altında; arındırarak; ilgili ve ilgisiz bazı paragrafları bulup yeniden düzenleyebilir; ve yabancı dillere çevirip özenle en iyi baskıyla kitaplaştırabilirsiniz. Sanat dergilerinde özel sayılar da hazırlayabilirsiniz.
Bu; sonra benim gözden geçirip düzelterek en formal haline getirerek kendi kitaplarımda kullanabileceğim şekilde uygun olabilir ve şimdilik yıllarca yardımcı ders kitabı olarak da kullanabilirsiniz.
Televizyondan önce kuş kafesi ve akvaryum da vardı; aynanız, aynılığınız, aineniz de olsun. Plastiği, lastiği, asmayı, azlığı, azmayı, pili bilin. Kendinize iyi bakın.
Değer İskender

Adsız dedi ki...

Plastik Haber Örneği; 1:
Kars’taki ‘İnsanlık Anıtı’ heykeli ve ilgili olarak Bedri Baykam’ın saldırıya uğraması konusunda ‘concept; formasyon’ olarak şöyle sav önerilebilir: Saldırgan; adı ‘İdil, İzel’ gibi B.Baykam’ın ve sizler gibilerin önceden bir arkadaşıdır. B.Baykam; sanki önceden ortak dostlarına hatası olduğunda uyarılmasını, eğer daha da anlamıyorsa mutlaka durdurulmasını kendisi belirtmiş olabilir. Bu uyarının kapsamında (hatalara) sinirlenildiği için dar alanlarda çok yiyerek şişmanlaması halinde de yürüyecek geniş kaldırımlar bulamayabilir (sizlerin de başına gelebilir) ve fazla kilolarını aldırmak yerine yaşanan şu günlerde gazete haberi yokluğunda karnından bıçaklanmayı tercih edebilir. Bir olayın başka türlü okunması paralelce şöyle sürebilir: ekranlarda önce sessiz olarak gelen görüntülerde çevredeki binalara karşı gol atmış futbolcu gibi kolları ile ‘geçirme’ hareketi yapması, onun çevredeki belli kültürel kimlik sahiplerini (ilkeler yerine ilkelleşen günün mantığına uygun olarak maalesef) masturbasyon kavramının pratiği kapsamında aldığını ispatlamakta.
Heykele gelince; herhalde bölgesel karakteristik olgusal olayların daha iyice özetlerinin resume ifade edilmeleri gereğince; bu iki kişi sınırın iki tarafındaki komşu ayrı tepeye dikilmeli ve birinin bay diğerinin bayan olduğu, bir öğretmenin karatahtaya çizimce başarılı harfsel şematik ifadesindeki gibi göstergesel hale getirilmelidir.
Bütün bunlar niçin yazılabilir?: örneğin B.Baykam’ın asistanına yapıları, şişmanlıkları ile benzeyen birer festival görevlisi olarak Belma Baş, Hülya Uçansu’nun bacısı veya yayınevi yayınevinin sahibesi için; benim gibi birisi; üniversite ve medya çevresindeki bazı dostlardan hep ‘bak senin yerine yerleşmiş, yazıyor, yiyor, bakanla para konuşuyor, yurtdışında Cannes, Venedik’te bulunuyor, kültür merkezini evi olarak kullanıyor, reklamcılık sözlüğü çıkartıyor, Türkçe kitap listesi kitabı fikrini niye biz yapmıyoruz, dağıtımına müsaade edecek misin’ gibi dostça uyarılar almaktadır.
D.İskender

Adsız dedi ki...

Plastik Haber Örneği; 2:
(Özel sektörde aslen herkes birkaç yıl sonra ağalarına, beylerine ne verirse verir. Fakat Ağaoğlu evleri; tersine işçiye-köylüye hediye edilebilir. Konular şöyle gelişebilir; aslında o ana dek tabu sayıp; film seyircisi olamayıp elenenlerin yapımcılığında; yönetmenin çekiminin filmleştirilmesinde her yönetmenin rolü oynamayı reddiyle, ucuza bir zencinin kabulü; veya o ana dek ülkede plastik uygunsuzluk gerekçesiyle uygulanmamış yeni dallarda sportmenlik dışı suçlulardan takım kurulup layıklığa aykırı uluslar arası ilişki sağlanması; hatta bazı uzmanlarca, bazı sanatlar ile sporların gelişen ülkelerde bazı az gelişmişlerce tersçe uygulanımı; yada uluslar arası görsel eleştiri olarak azapça kabullenip, festivale gelen filmlerin alt yazılarının kötü olmasına çok kişinin ses çıkarmaması hatta kadına sosyal rollerde fazla yer verilmesinin; ‘Kader’ örgütü gibi oyların yarısının kontrolü için kurulması ile fazla estetik cerrahilerine karşı tepkisellik sonunda medyada ‘Deniz Ergenekon(+Fenerle aydınlık)’ olayı ile cezalanmak istenmesi gibi. Oluşan sorunların öyle medyaya yansımaları ile artistik aktüellikler oluşabilir).
Benim yaptığım ise Tursak benzeri kurumların çaylarını kahveden getirtmeyip mutfaklarını çalıştırıp neskafe, oralet, kola, sandviç imkanları sağlamak, işyeri binası göstermekti. Diyelim ki ablası ile ben çıkarken; B.Baş, B.Baykam’ın asistanı olsa; ablası benzer gerekçelerle onları bıçaklatırdı. Sonradan; plastik sanat haberlerinin nasıl alternatif yazılımlarla belirlenip benzer söylem gerçekleştiğini sormayın. Benzeri plastik yanlışlıkların, reaksiyonların nedenlerini ve suçu; ülke haritasının geçmiş kültürel, medeniyet, uygarlıklara göre hakça kullanılmamasında, herşeyi İstanbul’a yıkıp bazı bölgesel tarihi eserleri yok sayıp bölgeyi geliştirmeyen anlayışta; yer yokmuş gibi darlıkta, yolsuzlukta vb. ve genel anlamdı mimari problemlerde aramalı. Bedrettin Tuncel, Bedri Rahmi, Bedrettin Cömert yok artık; yarın Dünya Sağlık Örgütü başlarından doktor Bedirhan Üstün de hastaların isyanını, herkesin doktor olmasını savunan, dok, doku, dokuma görmemiş, görgüsüzce mezun edilmiş kendi alt sınıflarınca öldürülür; alışın. Değer İskender (proje mühendisi)

Adsız dedi ki...

Plastik Haber Örneği; 2:
(Özel sektörde aslen herkes birkaç yıl sonra ağalarına, beylerine ne verirse verir. Fakat Ağaoğlu evleri; tersine işçiye-köylüye hediye edilebilir. Konular şöyle gelişebilir; aslında o ana dek tabu sayıp; film seyircisi olamayıp elenenlerin yapımcılığında; yönetmenin çekiminin filmleştirilmesinde her yönetmenin rolü oynamayı reddiyle, ucuza bir zencinin kabulü; veya o ana dek ülkede plastik uygunsuzluk gerekçesiyle uygulanmamış yeni dallarda sportmenlik dışı suçlulardan takım kurulup layıklığa aykırı uluslar arası ilişki sağlanması; hatta bazı uzmanlarca, bazı sanatlar ile sporların gelişen ülkelerde bazı az gelişmişlerce tersçe uygulanımı; yada uluslar arası görsel eleştiri olarak azapça kabullenip, festivale gelen filmlerin alt yazılarının kötü olmasına çok kişinin ses çıkarmaması hatta kadına sosyal rollerde fazla yer verilmesinin; ‘Kader’ örgütü gibi oyların yarısının kontrolü için kurulması ile fazla estetik cerrahilerine karşı tepkisellik sonunda medyada ‘Deniz Ergenekon(+Fenerle aydınlık)’ olayı ile cezalanmak istenmesi gibi. Oluşan sorunların öyle medyaya yansımaları ile artistik aktüellikler oluşabilir).
Benim yaptığım ise Tursak benzeri kurumların çaylarını kahveden getirtmeyip mutfaklarını çalıştırıp neskafe, oralet, kola, sandviç imkanları sağlamak, işyeri binası göstermekti. Diyelim ki ablası ile ben çıkarken; B.Baş, B.Baykam’ın asistanı olsa; ablası benzer gerekçelerle onları bıçaklatırdı. Sonradan; plastik sanat haberlerinin nasıl alternatif yazılımlarla belirlenip benzer söylem gerçekleştiğini sormayın. Benzeri plastik yanlışlıkların, reaksiyonların nedenlerini ve suçu; ülke haritasının geçmiş kültürel, medeniyet, uygarlıklara göre hakça kullanılmamasında, herşeyi İstanbul’a yıkıp bazı bölgesel tarihi eserleri yok sayıp bölgeyi geliştirmeyen anlayışta; yer yokmuş gibi darlıkta, yolsuzlukta vb. ve genel anlamdı mimari problemlerde aramalı. Bedrettin Tuncel, Bedri Rahmi, Bedrettin Cömert yok artık; yarın Dünya Sağlık Örgütü başlarından doktor Bedirhan Üstün de hastaların isyanını, herkesin doktor olmasını savunan, dok, doku, dokuma görmemiş, görgüsüzce mezun edilmiş kendi alt sınıflarınca öldürülür; alışın. Değer İskender (proje mühendisi)

Adsız dedi ki...

Irına Bokoviç’in Dikkatine;
Sayın IF. Reklamcılık ve Festival Organizatörleri:
‘Uluslar arası Türk kökenli Zararlı Festival Etkinlikleri Üzerine; nisan, mayıs 2011’
Bu sene bildiğiniz gibi iletişim ile ilgili karikatürlerimi toplayıp kitaplaştırarak, sizlere de armağanım esnasında; ekranlara yansıtıldığı kadarıyla ülkedeki nisan, mayıs aylarındaki onlarca sanatsal kültürel gösteri programlarını öğrenmek fırsatını edindim. Ancak görsel geçmişi olmayan bir toplumun görgüsüzlüğünün yapısal sonuçlarını yeni binaların görünümsel işlevleri gibi nedenlerini önceden açıklayabildiğim hemen her konuda düzenlenen uluslar arası sanat ve film festivalleri kargaşası olgusunun çeşitliği ve kapsamı karşında sorumluların, yetkililerin bulunmadığı anlaşılıyor. Seçkinlerin bu çirkin trafikli etkinliklere katılması mümkün değildi, mümkün de olamaz. Cazı ve sazı; karşılaştıramamış olan bir ülkenin girişimcileri olarak; dünya kültür tarihinde geri dönüşü, telafisi imkansız yaralar açılmıştır. Bu ‘değişik illerdeki bir dakikalık, üç dakikalık, on dakikalık gag, spor, heykeller gibi detay konulu belgesel, reklam, tanıtım, uyarlama, biyografi, komedi, dramatik vb. konulu kukla, karton, animasyon teknikli filmlerin veya modern, Flamenko, folklor, mim, pandomima dansları yarışmaları gibi katkılı hatta geleneksel, gezici, kredili, nöbetçi özellikli’ kapsamlar; üçüncü sınıf ve en kalitesiz mizah dergilerinde işlenemeyecek boyutlarda. Bu festivaller; dünyada daha önceden elenmiş ve layık bulunamayıp hapislere atılmış kesimleri ile işçilere ve köylülere; zorla en pahalı olan çikolata, muz, Amerikan salatası, pizza vb. yedirmek; bale, buz dansı, tenis, senkronik yüzme, paraşütle atlama gösterileri yaptırmak, özel süper uçaklar hediye etmek amacındadır. Ayrıca düzende paranız varsa bu tür etkinlikler gidilip satın da alınır; çok gereklilerinin dışında asla devletleştirilip kamusallaştırılamaz. Bu tür etkinlikler; kalıcı ve geçici birçok nitelikli dünya müzelerinin, hayvanat bahçelerinin, sirklerinin, luna parklarının ve dökümanterlerinin varlıklarına aykırı, karşıt bilinçli gelişimlerdir. Tarih artık kitaplaştırılmıştır; hoş görülemeyen veya yoksanamayan benzeri her türlü özellikli uzlaşmaz çelişkilerin ve geri dönüşü imkansız yanlışlıkların denenmesini gerektirmez. Bu ülkenin başını çektiği bu oyunlar sürdürülemez ve birleşmiş milletler gibi kurumların yetkililerinin önceden aldıkları her karar gereğince doğal darbelerinin doğallaşmış ortamlarıdır. Bu durumlarda uyarılan ülkelerde etkinlikler sürer ise tarih kanla yazılır ve yaslık durum sonunda yeni yasalar çıkartılabilir. Bu yazılar yasaklanamaz. Maalesef yasallanmış ve profesyonellere ve bütün üçüncü şahıslara zarar veren bu tür etkinlikler; insan hakları çerçevesinde, artık tamamen yargısız infazları haklı kılar. Kalitesiz ve zararlı yayınların etkisi altındaki tamamen sahte diplomalı taklitçi yaratıcıların düzenlettirdiği; ve her masum köylü kızına organizatörlük yaptırılan bu festivallerin sonucunda dünyamız çirkin sosyal trafiklerin içindedir. İlgili sivil topluluklarda; Rie Rasmussen, Başak Gürsoy gibi uzman kimlikli kişiler yetkilileri uyarabilir. Bu yazıları dünya dillerine çevirtip yayınlayarak özeleştirinizi yapmanızı dilerim. Lüzumu gereğince ihtiyat ile ihtiyaç olarak ikazım için varsa kusuruma bakmayın, saygılarla. Renkler ve zevkler tartışılmaz ama renk cümbüşüyle ve zorla güzellik olmaz. Değer İskender

Adsız dedi ki...

'SI SIN CINEMA CARICARES' adı altında güzel sanatlar ile ilgili bol analitik alt açıklamalı kendi karikatürlerimi 350 sayfa halinde toplayıp maket olarak kitaplaştırdım; Ankara adresimden elden birkaç örnek almanızı beklerim. Başarılar.
Deger Iskender.

Adsız dedi ki...

For Notifications of International Art Copyright Foundations, Association Responsables;
I want to inform you about one big false on the big prize sculpture presents of international finals of sport or other sectorel competitions by the occasion of AICA.
You can estimate, guess that these prize sculptures are beginned to deliver as too much as using, spending the rootal consumationel realisation of all, every kind of forms.
You had better interview these kind consumationel problems by industriel designers and creators and with other interested international art expert justis personel.
I hope your punishmental interests to these kind subjects as calling the criticers to collect the complains and manifest from their mediatic corners.
Deger Iskender

Adsız dedi ki...

Sayın AICA yetkilileri;
2000 senesinden beri televizyonlar dünyayı ve bu arada Afrika kıtasının Kenya, Sudan, Tanzanya gibi ülkelerin belki de Türk mimarların da katkılarıyla yeniden yapılandırılmış olan başkentlerini de gösteriyorlar. Maalesef son yıllarda birkaç kez elçilikleri ziyaretim nedeniyle büyük caddelerini bulvarlarını incelemek fırsatını bulup, çok az, dar ve eğri bulduğum; yetersiz metrosuyla, Eskişehir yolu üzerinde 20.km. gibi bir adresin aynı adla ilçe olmak üzere olduğu, benzeri başka hataların bulunduğu, Anıtkabir çevresindeki çirkin yapılaşmalara belli bir süre sonra üniversite adı verilme gerçeği saptanabilen, büyük şehir olmasıyla övünen Ankara belediyesi yetkililerini siz uluslar arası görsel eleştirmenler neden uyarmıyorsunuz? Değer İskender.
.
Sayın AICA yetkilileri;
Müzik değil de onun görsel sunumlarından birisi olarak ekranlarda müzik kanallarında izlenen kliplerde çok gürültülü eserler özellikle gece geç saatlerde yayınlatılmaktadır. Bilindiği gibi gece yarıları ekranlardaki müzikleri dinleme imkanlarının kısıtlılığı bir çelişkidir. Bazı nitelikli müzik kanalları da özellikle bu tür saatleri kullanmak zorunda kaldığı gibi normal gün içerisinde de “Teoman” adlı şahsın eserleri ve kliplerine olağanüstü yer ve değer verilmektedir. Takdir edersiniz ki bu tür eskiz ve karalama halinde olduğu ve içerisinde eşleme teatrellik yanlışlıklarının bulunduğu, her halinden belli olduğu gibi tamamlanmamış olduğu hatta sinema televizyon bölümlerinde ardışık olarak benzeri diğer hataların da öğrencilere bunların nedensel açıklamaları kavratılarak yayınlanamazlıklarının kolaylıkla öğretildiği tipik örnekselliği de belli olan kliplerin yayınlatılmaları RTÜK ve hatta YÖK gibi kurumlarda bulunan şahısların gerçek istifalarına neden olmalıdır. Değer İskender
.
Sayın AICA yetkilileri;
Takdir edersiniz ki kapitalist üretimlerin çelişkisi olarak atölyelerin fabrikalaşmalarına ve gelişmekte olan ülkelerde de kurulmalarının sonuçları olarak televizyon kameraları ve kanallarının sayılarındaki artışlar sonucunda pek çok sıradan kimseler sunucu ve spiker olmuştu. 2000 senesinden itibaren şu sıralar ekranlardaki kayıtlardan da gözlemlenebileceği üzere sunucuların ve spikerlerin özellikle görsellikleri, artık minimum yeterlilik limitlerinin çok altında seyir etmektedir. Gereken işlemlerin gereğini saygılarımla arz ederim.
Değer İskender.

Adsız dedi ki...

Sayın AICA Yetkilileri;
Bildiğiniz gibi hepimiz çevremizdeki kültürel değişimlerin göz zevkimize uyumlu kılınmasından ve onları edeple adaptasyonlarından sorumluyuz. Benim görsel gösterge olarak formalizme, fonksiyonalizme ve yapısal kültüre göre mimariye verdiğim önemin nedenleri sizlere açıklanmıştı. Son çeyrek asırda açılan üniversitelerin zaten kendileri de bu estetikliğin kendileri olmaları gerekirken; niteliksizliği çağrıştıran belirli sistemlere uyulmadan karmaşa içinde, rastgele ve sayısallıkla saygınlık kazanma çabaları içinde oldukları gözlemlenmektedir. Ayrıca bunlar sanki inşaat fakültesi öğrencilerine mimarlık fakültesi öğrencilerinin gözlemleri önünde 'happenning' olarak yaptırılıp bırakılan yerler olarak kalmamalıdır. Bunlar uluslararası tanınmış ve deneyimli tasarımcılarımızla ve bazen arabesk karikatürlere de imza atmış mimarlarımızla nasıl düzenlenebilir?
Marmara Üniversitesi; Tekirdağ, Gelibolu, Çanakkale, Mudanya, Bandırma, İzmit gibi merkezlerimizde fakülteler ve merkezler, enstitüler açarak; Istanbul merkezde sadece rektörlük, koordinasyon, konferans, kütüphane vb. Hizmetler bulundurarak gerçekten daha demokratik ve daha güzel bir görsel işlevsellik sunumuna dönüşebilir. Koç, Sabancı, Has, Doğuş ve bazı benzeri üniversiteler ile bazı kültür merkezleri; "Tüsiad" Üniversitesi adı altında toplanarak bazı rezaletler önlenebilir. Çukurova bölge yöresi ve çevresindeki diğer üniversiteler, merkezi ve rektörlük binası Adana olmak üzere benzer şekilde "Çukurova Çevre Üniversitesi" adı altında toplanarak bölgedeki saçma sapan bazı özgürlük istemleri koordine edilebilir. Benzeri mantıksal uygulayımlar çerçevesinde ülkedeki birçok çirkin yapılaşma düzenlenebilir ve bazı çirkinlikler ortadan kaldırılabilir.
Böyle bir düzenleme zincirinin Bülent Erkmen, Ercan Akyol, Nejat Ulusoy gibi tasarımcılar tarafından detaylandırılarak YÖK ve ilgili diğer kurumlara da sunulup gerçekleştirilmesini veya benzeri diğer yakın alternatif çözümler talep ediyor ve sizleri de benzeri konularda çözümsel, gerçekçi, yaratıcı düşüncelere davet ediyorum. Saygılarla.
Değer İskender (proje mühendisi)

Adsız dedi ki...

Dear International Artists, Directers, Creaters;
.
If you eat the rights the history can show your face as improvation like Turkey TV representers head as only one internet photograph of Mahmut Tali Öngören as representer of abroadal origen ignorance poor illetre most public employments!
Can he be one sensurist as need to one bcycle strike ?
Can be valid many borrowed TV broad castings and channels ?
Can be valid any one Ankara Film Festival and one prize today ?
That only one photograph as represent of all TRT general directers explains, explicates many realities, evedents, events, things to you and other artist consumers although beside at (unvalid) state culture minster etc. permissions of the many (unvalid) private-special secter TV channels even pretendly for other some countries too.
So do not eat others' right by ly or falsifications as against to laiquism.
Let us all together search and find the only one internet photograph of famous starist (!) Mahmut Tali Öngörens and explain the other causes, reasons at World.

Valor Alexander; the firmamento.